Montag, 22. Februar 2010

Seyyid Kutub

Seyyid Kutupun Görüsleri

Tartışmalar arasında kaynadı, bu meseleyi ayrı bir başlık halinde ele alalım. Bakın Seyyid Kutup'un görüşleri bazıları tarafından nasıl kullanılıyor:

http://www.gunes.com/2005/02/18/yazidizisi/i1.html link ölü

Mısırlı ünlü İslam tarihçisi ve siyaset kuramcısı Seyyit Kutup der ki: Muaviye'yi; yeğenim diyerek koruyan ve İslam toplumunun başına bela eden Halife Osman olmuştur. Emeviler de İslam görüntülü olmalarına karşın; İslam'ın ilkelerini ayaklar altına almışlardır.

Osman, hazineyi akrabalarına yağmalatmış, bütün önemli valiliklere onları getirmişti. Bundan başka Arap kabile reislerine ve ileri gelenlerine fethedilen topraklara gitme, oralardan mal edinme hakkını vermişti. Ebu Bekir ve Ömer zamanında yasaklanan bu talancı-yağmacı tavır, Osman tarafından hayata geçirilince Arabistan'da çalışıp kazanmadan her taraftan kazanç elde eden boş bir aristokrat sınıf ortaya çıkmıştı (Seyyid Kutub'dan, Age, s.37)

Osman'ın yanlı tutumu ve Kuran konusunda yaptıkları yüzünden ayaklanma başladı. Seyyid Kutub, bu olguyu değerlendirirken diyor ki:

“(...) Genellikle o ayaklanma Osman'ın, daha açıkçası Mervan'ın (Osman'ın Başbakanı) ve onun arkasındaki Emevilerin tutumundan İslam ruhuna ve yönetimine daha yakındı. Osman için şu mazereti buluyoruz: Kötü tesadüfler kendisini halifeliğe getirdi. Çünkü Emevi topluluğu çevresinde bulunuyordu. Kendisi de seksenine yaklaşmış güçsüz bir ihtiyardı.

(...)

Osman'ın kişiliğinde İslam'ın ruhunu itham etmemiz güçtür. Fakat onun hatasını da affetmemiz o ölçüde güçtür. Çünkü, açıktır ki, üçüncü Halife'nin mal dağıtımındaki tutumu, müsteşarı Mervan'ın tutumu ve onun görevlerin çoğunu Emevilere vermesi, bütün bunlar tarihin gidişini etkileyen birtakım genel durumlar yarattı. Artık mesele, bir ferdin rolünden ibaret değildi, ağırlığı ve itici gücü olan birtakım durumlara yol açtı.

Osman, fiilen Emevi Devleti'ni ayakta bırakarak gitti. Bunu, her yerde, özellikle Şam'da onlara imkan ve İslam ruhundan uzak olan Emevilik ilkelerine ortam hazırlamakla yaptı. Böyle olmasaydı, Muaviye sonradan Halifeye (Hazreti Ali'ye) karşı çıkmak için tehlikeye atılamayacaktı. Çünkü, Muaviye'yi Muaviye yapan Osman'ın 13 yıllık iktidarıydı. Çünkü bu iktidar onun eline para gücünü, ordu gücünü ve devlet gücünü toplamıştı (Seyyid Kutub'dan, age, s.38-39)

20. Yüzyıl'da İslam dünyasının en önemli düşünürlerinden birisi sayılan Mısırlı Seyyid Kutub'un bu değerlendirmesi, iki zihniyeti göstermesi açısından öğreticidir.

Alevilik, Hazreti Ali'ye bağlılık olarak Muaviye karşıtlığı biçiminde yükselirken, adaletsizliğe, zorbalığa, eşitsizliğe karşı da yükselen bir hareket olmuştur.

Bugünkü Alevi kimliğini neden Hazreti Ali sembolünün belirlediğini yukarıdaki örnek göstermektedir.

Muaviye ise peygamberin davranışlarını (Sünnet'i) hayata geçirdiğini iddia ederek kendisince bir yol icat edecek ve Sünnilik böyle şekillenecektir.

Konuyla alakalı bir haber :

http://www.tevhidhaber.com/news_detail.php?id=1149

Selefiler’den Seyyid Kutup’a Saldırı
Selefiler, ünlü Mısırlı Kur’an müfessiri Seyyid Kutub’u Şii düşüncesine yakın sözler söylemekle suçlayıp eleştirdiler.
12 Eylül 2006 Salı 15:47
http://www.saafonline.com/haber_detay.php?haber_id=581
Önde gelen çağdaş müfessirlerinden Dr. Seyyid Kutub"u yermeye yönelik hazırlanan ve selefi ulemanın sözlerini içeren sitede Seyyid Kutub"a, “vahdet-i vücud”u savunmaktan, Şii düşüncesine yakın sözler ifade etmeye kadar birçok suçlamada bulunuluyor.


Sitede ünlü Selefi düşünür Nasıruddin Elbani"nin “Düzeltilmesi Gereken Kavramlar” adlı kasetine dayanılarak “Kutub"un Sufilere ait sözler söylediği; bu sözlerden ancak vahdeti vücut"un anlaşıldığı” ifade ediliyor.


Yine selefilerin ünlü âlimlerinden İbn Useymeyn"in şu sözlerine yer veriliyor: “İhlas suresini tefsirini okudum. Tefsirinde "Ehl-i Sünnet ve"l Cemaat"ın üzerinde bulunduğu yola muhalif büyük sözler söylemiştir. Nitekim bu sureyi tefsir edişi, vahdet-i vücut görüşüne sahip olduğunu göstermektedir.” (Davet dergisi, 1591 sayı)


Yine Ali b. Yahya el-Haddadi"nin yayınladığı “Seyyid Kutub"un Hayatından Önemli Kesitler” adlı kitapta, Seyyid Kutub"un Toplumsal Adalet kitabından bir alıntı yapıldıktan sonra Kutub"a “günahkar” ve “facir” sözleriyle saldırılıyor.


Seyyid Kutub"dan alıntı yapılan ve ardından da ona hakaretler edilen bölümde şu ifadelere yer veriliyor:


“Seyyid Kutup şöyle söylüyor: "Sonunda devrimciler devrimi gerçekleştirdi. Hak ile batıl, hayır ile şer birbirine karıştı. Ancak meselelere İslam gözüyle bakanlar; meseleleri İslam ruhuyla hissedenler bu devrimin İslam"ın ruhuna ve çizgisine Osman"dan, daha ince ifadeyle Mervan"dan daha yakın olduğuna karar verecektir." (Toplumsal Adalet, s. 189, 5. Baskı)


Bu günahkâr ve facir sözlerden anlaşılacağı üzere Osman meselelere İslam gözüyle bakamıyor; İslam"ın ruhunu hissetmiyordu.”


Sitede Seyyid Kutub"un İslam tarihiyle ilgili bazı görüşleri de Ali b. Yahya el-Haddadi"nin aynı eseriyle yeriliyor. Haddadi, kitabının bir diğer bölümünde şunları söylüyor:


“Seyyid Kutub, Osman"ın hilafeti hakkında –ki o raşid halifedir- diyor ki:


"Biz Ali"nin (r.a.) hilafetinin kendisinden önceki Ebu Bekir ve Ömer"in hilafetinin doğal devamı olduğuna meylediyoruz. Osman"ın dönemi ise aradaki bir fasılaydı." (Toplumsal Adalet, s.206, 5. baskı)


Nitekim Kutup"un bu ifadesi değişmiş yahut ifadeleri onun adına "Mervan"ın hâkim olduğu Osman dönemi" şeklinde değiştirilmiştir. Ancak her halükarda Seyyid Kutub kitabının iki baskısında da Osman"ın hatasının sonuçlarını bağışlamamıştır. Bu ise Şii ve Rafizi nefesidir.” (s. 23)


Ali b. Yahya el-Haddadi, aynı eserin bir diğer bölümünde şunları söylüyor:



“Seyyid Kutup, Osman"a çatmakla yetinmemiş; Muaviye"ye ve Amr b. As"a –ALLAH onlardan razı olsun- da çatmıştır:


"Muaviye ve arkadaşı (Amr b. As) yalan, hile, aldatma, nifak, rüşvetle adam satın alma gibi yollara başvuruyor; Ali ise bu tür aşağılık yollara sapmıyordu." (Kitaplar ve Şahıslar, s.206)


Görüldüğü üzere Kutup, en çirkin altı sıfatla sahabenin önde gelenlerinden ikisini zikrediyor. Oysa Kutup bu sıfatlara daha layıktır ve o bu sıfatların ehlidir.” (s.24)

El-Haddadi şöyle devam ediyor:


“Seyyid Kutup, Ebu Sufyan hakkında da şunları söylemiştir:


"Onun İslam"ı dil ve ağızladır. Kalp ve vicdan ile değildir. İslam o adamın kalbine nüfuz etmemiştir." (Muslimun Dergisi, 4. sayısı)


Bu ifadelerden Kutup"un Şii ve Rafizi düşünceden ashap konusunda ne kadar etkilendiği ortaya çıkmaktadır.” (s.24)

_________________
kavuşmak istiyorsan mevlaya vur tekmeyi dünyaya.
yamadık dünyayı yırtarak dinimizden,
sonunda dinde gitti, dünyada elimizden.
(efendi hz.)

Keine Kommentare:

Kommentar veröffentlichen